Bir Varmış Bir Yokmuş Masal Böyle Başlamış

23 Şubat 2010 Salı

22 Şubat 2010 Pazartesi

KRİZ ANLARI

Ve çağan büyüdükçe çatışmalarımızda büyüyor yada inatlaşmalarımız.Aslında bu inatlaşmakmı yada en iyi sonucu bulmayamı çalışmak oda tartışılır.Ama kriz anları artıyor onu fark ediyorum. Hani o ince çizgi dedikleri şey varya nerde duruyor diye düşünüp hayıflanıyorum ya geçersek o ince çizgiyi ve geri dönemezsek korkuyorum. Bazen bir şeyleri özelliklede çocuğunu iyi büyütmeyi, daha az hata yaparak mutlu bir birey yetiştirmeyi düşünerek yaşamını şekillendirmeye çalışıyorsun ;Oysa yaşam aslında sen ne kadar zorlarsan zorla sunacağı süprizleri değiştirmiyor senin için bir kıyak yok yani.

Kriz anlarından bir tanesi, savaş verdiğimiz en önemli nokta uyku.Hani sen ne kadar herşeyi ayarlamaya çalış uygun ortam ,uygun saat falan bu sıra bunların hepsi yalan.Herşey hain saat sistemiyle başladı. Şu saatlerin mevsiminde bir ileri bir geri alınmasıyla.Büyük emek verilerek oluşturulmuş o güzelim uyku düzenimiz saatlerin geri alınmasıyla bir darbe yedi, sonrasında çağanın oyunu uykuya tercih etmesiyle ikinci bir darbe daha ve yerle bir oldu.
Çağan sabah en geç 8 de kalkar öğlen en geç 2 de 2 saatlik uykusunu uyur ve sonrada akşam en geç taş çatlasın 10:30 da uyumuş olurdu (10:30 da çok nadir bir saattir çok daha önce uyumuş olurdu çoğu zaman ).Ve bir çocuk için çok ideal sayılabilecek bir düzeni vardı.Neyse bu sonbaharda saatler ileri alınınca herşey birden karıştı, çünki saatlerine çok bağlı ya kuzu birden bocaladı her neyse tam bununla başa çıkacakken 2 yaş sendromunun oyununa geldik .Bu dönemlerde oyun her zaman öncelikli imiş ya oyunu uykuya tercih ediyorlar.Çağanın akşam deli gibi uykusu geliyor ama uyumamak için neler yapıyor.Uyuması için birlikte odaya gidiyoruz süt hazır ortam loş zemin mükemmel yani isterse biraz kitapta okuyoruz ,sonra gözler küçülmeye başlıyor küçük bir el kolumla oynuyor(çağan uyumak için kolumla oynuyor tabi kolum açıkta olucak kıyafet olmayacak),tam bu sırada biberon ağızdan çıkıyor ve herkesin uyumasını içine sindirememiş sormaya başlıyor. Anne dayım napıyor? annecim yarın okula gidecek uyumuş, ablam napıyor (kuzeni kayra)annecim onunda çok uykusu gelmiş büyümek için uyuması lazım oda uyumuş. Bir feryat hayır uyumamışlar bak sesleri geliyor oynuyorlar bende oynuycam(kuzen bir kat üsteki dairede dayıda bir alttaki dairede olunca işler daha çok karışıyor) ve işte kriz anı, daha bir sürü dil dökme ikna çalışması. Ve annede bir ya sabır başlıyor ;allahım lütfen daha yaratıcı olayım ne bulsamda çağan yataktan fırlayıp kaçmasa derken işte savaş anı.Bu sıralar sürekli olmasada bu tür sahneler çok sık yaşıyoruz.Üst üste denk geldiği günler yorucu oluyor (yorucu kısmı ikna tabikide)çünkü okumuşsun biliyorsun ki gece 11 ve 1 arası beyin gelişimleri için ve büyüme hormonun daha iyi salgılanması için uykuda olması gerekiyor yani aslında onuniyiliği için istiyorum uykuda olmasını.
Bazende diyorum ki buda sanırım büyüme alameti daha küçükken uyuduğu gibi uyumasını bekleyemezsin ondan. Büyüyor ,değişiyor,gelişiyor ve hergün yeni şeyler öğreniyor ve banada öğretiyor birini gerçekten karşılıksız sevmenin güzelliğini....

15 Şubat 2010 Pazartesi

BİR OYUNCAKÇI MACERASI

Dün sevgililer günüydü belki bir sürü insan için hatta çağan gelmeden önce ki yaşamımda benim için bile çok özel bir gün olabilirdi.Anne olmaktanmıdır nedir dünkü yaşadığım olay beni sevgililer gününden daha fazla heyecanlandırıyor.
Dün bir kez daha sarı kuzunun büyüdüğünü anladım ve hissettim çokta mutlu oldum.Hiçbir zaman çobuk büyüsün,ne zaman konuşacak,hadi artık yürüsün gibi kaygılarım olmadı.Hep sindire sindire evreleri geçirelim bir daha geri dönüşü yok diye düşünerek günü yaşadım.Ama bu farklı birşey ondan yeni tepkiler görmek gelişimiyle ilgili yeni şeyler yaşamak hep keyifli ve heyecan verici.

Gelelim düne çağanla ilk bilinçli oyuncakçı ziyaretimize.Daha önceleride oyuncakçı ziyaretimiz olmuştu yada marketlerin oyuncak reyonlarını ziyeret etmiştik. Ama çoğunlukla oyuncaklarını hep biz seçip almıştık ve çoğunda da çağan yanımızda yoktu.
Yanımızdaykende küçük olduğu için bir oyuncakla ilgili gereksiz ısrarını kolayca başka bir yöne çekebiliyor dikkatini dağıtabiliyorduk.Ama artık büyüyoruz ve bir ben olma savaşı veriyoruz .
Çağanla oyuncakçıya girmeden önce bir pazarlık yaptık istediği tüm oyuncaklara bakabilecekti ve istediği oyuncağı inceleyecekti ama çıkarken en çok istediği ve beyendiği bir oyuncağı alabilecekti.Tabi bu pazarlık ilk kez bu kapı önünde yapılmadı daha öncesinde de evde bir kaç kez bu konuşma yapıldı. Nereye gidicez ,çağan oyuncakçıda neler yapıcak, hiç bir şey için tutturmayacak gibi bir sürü konuşma.Ve sonunda kapının önünde tekrarlandı, içeri girildi. Anne çok heyecanlı bu kadar konuşmaya rağmen neler olucak çağan su koyverecekmi güzel güzel gezip çıkabilecekmiyiz yoksa dışarı çıkarmak için kıyametmi kopacak.Derken tek tek reyonları geziyoruz ve el ele dolaşıyoruz bakmak istediği oyuncaklara bakıyor pilli olanları çalıştırıp deniyoruz,sadece büyük bir oyuncak kepçenin önünde küçük bir ısrar ama oda çabucak telafi ediliyor. Çağana daha yeni bir kepçe aldığımızı ve bugün beyendiği başka bir oyuncağı alacağımızı söylüyorum.(Bu arada çağan tam bir kepçe hayranı ve kepçelere takmış durumda)Neyse uzun zamandır istediğimiz üç tekerlekli scoterı alıp oyuncakçıdan çıkıyoruz.Ve tabiki mutlu son evet oğluş büyüyor onunla düzgün bir şekilde konuşunca anlatınca bir sürü macera güzel atlatılıyor.

13 Şubat 2010 Cumartesi

Sebze DÜŞMANI Çağan

Çağan şu an 29 aylık geçkanlınmış güncemize maziden bir baksakta ara sıra ,asıl rotamız bundan sonra neler olup bittiğiyle ilgili olacak çoğunlukla.
Şimdi gelelim çağanın ilk güncesine aslında anlatacak yada dertlenecek çok sey var desem yeri.Ama sakın şikayet olarak algılanmasın biz anneler çocuklarından şikayet etmezler :)) sadece iyi şeyler olması için çaba gösterirler.

Yemek yemekle özellikle sebze yemekle ilgili bir sorunumuz var. Tipik bir durum gibi görünüyor her çocuğun bir kötü yemek hikayesi ,her annenin de bununla ilgili anlatacak sıkıntılı bir macerası vardır.Ama bununla ilgili ne yapabilirim diye düşünürken öğrendiğim yeni bir bilgi beni rahatlattı.Çağanı yaklaşık 15 gün önce soğuk algınlığı ,öksürük ,ateş şikayetleriyle doktora götürmüştük ama o sıra gündem hastalık olduğu için yemek meselesiyle ilgili doktoruyla konuşma fırsatı olmamıştı.Son gittimiz kontrolde durumumuzun düzelmesiyle birlikte hemen konu yemek mevzusuna geldi.Ve edindiğim beni kısmende olsa rahatlatan bilgi: bu dönemlerde ,2 yaş gibi, tek tip beslenme isteğinin olması ve çocukları bu konuda fazla zorlanmaması gerektiği yemeği sevdiği şeylerede çaktırmadan sebze eklenmesi.Önemli nokta çocuk zorlanmamalı çünkü bu bir dönem ve geçecek,tabikide sebze yemeli ama yumuşak adımlarla bir geçiş sürecinin olması.Tabi ben rahatladım ama yinede ne zaman ve nasıl geçeceğini merak ediyorum.Bu süreçte yaşadığımız diyaloklarda ilginç ''annecim çağan bak sebze yemelisin'',çağandan cevap hazır'' hayır ben büyüdüm artık''.Nasıl büyümekse beni deli ediyor.Bakalım bu iş nereye varacak .SEBZELİ GÜNLER DİLİYORUM.(Ha bu arada keyifle salata yiyoruz buda sebzeden sayılır :))),bunada halk arasında züğürt tesellisi deniyor sanırım.)

İŞTE BAŞLIYORUZ

Geç kalınmış bir ilkle burdayım;uzun süredir yapmak istediğim ama belkide çalışmış olmayı bahane ediyor olduğum bir güncenin ilk satırlarını yazıyorum.Çok mutluyum sonunda geçte olsa burdayım ve yazıyorum.

Çağanın ilk geleceğini öğrendiğim günden bu güne onunla ilgili bir günlük hayalimdi ve kağıt kalemle birlikte bunun bir blogda da olmasını çok istiyordum hani derler ya söz gider yazı kalır diye.Kalem ve kağıt kısmını yani bir ajandaya çağanla ilgili bir şeyler yazıyor olma kısmını(ilk ne zaman yürüdü, konuştu ilk traşı vs gibi bir sürü şey)kısmende olsa başarmış olmama rağmen hala bir blog oluşturamamıştım.Buda bir hedefti ve hala gerçekleşmemişti,üstelik çokda güzel bir anı olacağı için güzel bir hedefti ve olmalıydı belki biraz aksak belki biraz eksik ama olmalıydı.